Muğla’dan Siyaset ve Demokrasiden Haberler
Muğla’dan Siyaset ve Demokrasiden Haberler Cumhur İttifakı İl Başkanları yenilendi. Beklendiği gibi oldu. İl teşkilatlarından ziyade Ankara’nın teveccühü ile belirlendi başkanlar. AK Parti İl Başkanlığı Kongresi tek adaylı liste ile Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 21 Aralık günü gerçekleştirilecek. Seçim, çağrılan 3 aday ile Ankara’da yapıldı ve sonuçlandı. Neyse ki, yerli, Datça’dan, avukat değil, yüksek […]
Muğla’dan Siyaset ve Demokrasiden Haberler
Cumhur İttifakı İl Başkanları yenilendi. Beklendiği gibi oldu. İl teşkilatlarından ziyade Ankara’nın teveccühü ile belirlendi başkanlar. AK Parti İl Başkanlığı Kongresi tek adaylı liste ile Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 21 Aralık günü gerçekleştirilecek. Seçim, çağrılan 3 aday ile Ankara’da yapıldı ve sonuçlandı. Neyse ki, yerli, Datça’dan, avukat değil, yüksek mimar, aynı zamanda medya patronu olan Haluk Laçin AK Parti’nin Yeni Muğla İl Başkanı olarak seçildi ve mazbatasını da aldı.
Doğrusu tüm siyasi partilerde farklı pencerelerden, hukuk fakültesi mezunlarının siyasete bakışını kavradı Muğla. Tıp doktorları, harita mühendislerini de anladı, iyi kötü. Yüksek mimar ve medya patronu kimliğinin nasıl bir bakış açısı katacağını merakla takip edeceğiz. Yerelde muhalefetin görevini üstlenen, hangi siyasi partinin seçmeni olursa olsun, adalet terazisini halktan yana kullanan herkes dikkatle izleyecek bu yeni dönemi.
Yalnız ben, bir dahaki genel seçimlere mümkünse sanayide tornacı Mehmet’in, manav Hüseyin abimin, belediyede çöpçü olarak çalışan Hörü teyzemin, balıkçı Emrah’ın, esnaf lokantası işleten Melek ablamın hazırlanması taraftarıyım. “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde böylece halkın sesi daha gür çıkar” diye düşünüyorum. Yeni, eski fark etmez tüm siyasi parti temsilcilerimize de bu açık daveti iletiyorum.
Bugün sağ, sol fark etmeksizin her parti için tek adaylı kongreler mümkün olduğundan, 100 yılını geride bıraktığımız cumhuriyetimizin asra tezahürü bu şekilde makbul oldu. Bunun anlamı nedir? diye düşünmek gerekir. Ve fakat Cumhuriyet balosunda sirtaki oynayanları bu çağrının dışında tutuyorum. Bana darılmasınlar, onlara bolca tabak gönderiyorum, aman ellere dikkat!
Onlar sirtakiye devam ederken biz konumuza dönelim.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin verdiği anti-demokratik örnekler yok mu? Bakınız; yerel seçimler. Aday adayları belirlendi. Hem de çoktan seçmeli. Seçilen başkanların kaçının aday adaylığı vardı? Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adı geçen 12 aday adayı, göz göre göre kaydılar yıldızlar gibi önümüzden. Aday, farklı torbadan seçildi. Bodrum, hafızalara kazındı. 23 aday adayı sınıfta demokrasi dersi dinlerken, aday bahçeden, gençlik kotasından seçildi. Peki ya “içi dolu çantaların sesi, örgütün sesinden daha yüksek çıktı” diye dem vuranların iddialarına ne oldu? Puff… Sihirlendi demokrasi.
“Yereldeki teşkilatına, örgütüne sağır kalma” konusunda hemfikiriz. Muğla AK Parti’nin “ halkın arasına inen teşkilat” söylemi gülümsetti. Halkın arasına bugüne kadar iniyor gibi yaptıklarına esaslı bir kabul cümlesi bu. Darısı tüm partilerin başına.
Halkın arasına inmek, özel günlerde çekilen fotoğraflarda halkın yanındaymış pozu vermek değildir. Peki nedir? Muğla’daki açlık sınırını bilmek. Yoksulluk sınırını araştırmak. Kira derdine çare üretmek. Kamu hizmetlerinden herkes eşit yararlanıyor mu, yararlanamıyor mu? Bunun farkında olmak. Üniversiteli,liseli gençlere, çocuklara eğitim, sağlık, ulaşım, sosyal hayatta eşitlenecek olanaklar geliştirmek. Atıl kesimin ekonomiye katkı sunmasını ve kendi ayakları üstünde durmasını sağlayacak projeler üretmek. Mansur Yavaş’ın projesidir mesela bilir misiniz Rüya 48 AVM’nin önüne gelen Beypazarı tırı. Beypazarı Belediye Başkanlığı görevini ifa ederken dezavantajlı kadınların ekonomiye katılmaları için tasarlanmıştı. Engelli evladı, küçük çocuğu, hapiste kocası ya da kronik hastalığı olan bu sebeple bir işe girip mesai yapamayan ev hanımlarının erişteleri, sarmaları, ev baklavaları,el işleri önce kermeslerde açılan stantlarda sonra AVM’lerde şimdi de şehir şehir dolaşarak Türkiye’de satılıyor. O tırdan aldıklarınız bir evladın eğitimi, küçük bir çocuğun sıcacık evinde tüten ocağı ve bir kadının kimseye muhtaç olmadan ayakta durmasına katkı sunuyor. Halkın içinde, halkla birlik olunursa üretilecek projeler ile kalkınmak hayal değil. “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarına, kimlere, neleri borçlu olduğumuzu hatırlamaya kaç var?” diyor sizin saatiniz?
Bak dostum, bir siyasetçi var; Ankara’da kadının evinde pişirdiği zeytinyağlıyı getirir zeytinin membağında sattırır, Beypazarı’ndaki kadını kalkındırır. Kendi gitse de yaptıkları ile anılır.
Bazıları da var ki…! Tövbe estağfirullah tövbe çektirir.
Geçenlerde sosyal medyada bir ileti vardı. Muğla Büyükşehir Belediyesi özel kalem müdiresinin, Şişli Belediyesi’nden geldiği yönünde. Özel kalem müdürünün Muğla’da bulunamama sebebi nedir derken, genel merkez destekli bir atama olduğu iddiası geldi peşi sıra. Tıpkı Bodrum Belediye Meclisi, Menteşe Belediyesi ve Marmaris Belediyesine yapılan metazori atamalar gibi.
CHP’ye soran birileri çıkacak mı “Bu iddiaların önü arkası nedir?” Bu atamalar ve özellikle kadınlara yönelik yapılan bu yaftalamalar? Kadına şiddetle mücadele için yaptıkları ve gündeme getirdikleri ile övünenleri kara komediye konu etmiyor mu? Sorgulatmıyor mu kamuoyu vicdanında? Kendi çatıları altındaki kadınlara yönelik ardı arkası kesilmeyen bu iddiaları neden sessizlik ve sükutla karşılıyorlar? Özgeçmiş referans bilgileri sosyal medyada “babasının arkadaşı, elinde büyümüş stajyeri, baş başa içkili restoranda oturup konuştuğu kaydedilen asistanı” olarak aktarılıyor kamuoyuna farkında mısınız?
CHP, önce kendi çatısı altındaki kadınların üstüne, ısrarla ve arkası kesilmeden yapıştırılan yaftalarla mücadele etsin bence. Zira sayıları her geçen artıyor. Bir kadın olarak ben hemcinslerimin böyle anılıyor olmasını da “şiddet ve mobing” olarak yorumluyorum. O kadınlara duyulan saygı çıtası ne halde sizce?
Fatma Memik, hayatta olsaydı da sorsaydım “ o ağacın altını şimdi anıyor musun?” diye… Nereden nereye? Nerede 1935’te Tıbbiye mezunu olup ana dili gibi Fransızca konuşan, kadına seçme ve seçilme hakkı tanındığında siyasete atılan kadınların özgeçmişleri, nerede 2025’e göz kırparken payımıza düşenler!
Vay memleketimin ağlanacak haline canım okuyucular…
Kara komedi haberleri sunduk. Haberler değil, satırlar tükendi.
Haydi selametle…