Veganlar ne yer? Bitki bazlı beslenmenin şaşırtıcı faydaları…
Veganlar ne yer? Bitki bazlı beslenmenin şaşırtıcı faydaları…
Market arabanıza gün geçtikçe daha fazla bitki temelli gıda türlerinden koyduğunuzu fark ediyorsanız eğer, emin olun yalnız değilsiniz.
Market arabanıza gün geçtikçe daha fazla bitki temelli gıda türlerinden koyduğunuzu fark ediyorsanız eğer, emin olun yalnız değilsiniz. Çünkü uzmanlar tarafından açıklanan istatistiklere göre dünyada bitki bazlı alışveriş yapan insanların sayısı önceki yıllara göre hızla artıyor. Asgari düzeyde işlenmiş, hayvansal maddeler içermeyen gıda türleri –sebzeler, meyveler, tam tahıllılar, bakliyatlar, kabuklu yemişler, tohumlar, baharatlar ve yağlar –sağlık açısından çeşitli faydalarla ilişkilendiriliyorlar. Amerikan Kalp Birliği (AHA) tarafından yakın zamanda yayınlanan iki farklı araştırma ise etsiz yemekleri keyifle tüketmeye teşvik sağlayacak yepyeni kanıtlar sunuyor.
İşte Habertürk’ten Necmiye Uçansoy’un yazdığı beslenme düzeninize biraz vejetaryen, vegan, Akdeniz ya da bitki bazlı ürünler eklemeyi düşündürecek 4 sebep:
Kalp hastalıkları riskini düşürürler
Şu anda bitki bazlı bir hayat tarzını benimsemek demek, kalbinizin ileriki yıllarda sağlıkla atması demek olabilir. Journal of the American Heart Association dergisinde yayınlanan bir çalışma kapsamında 18-30 yaşlar arasında 4946 yetişkin katılımcının beslenme alışkanlıkları 32 yıllık bir süreç boyunca gözlendi. Katılımcılardan beslenme düzenlerini detaylı bir şekilde rapor etmeleri istendi ve bu raporlarda bahsi geçen besin türleri uzmanlar tarafından ölçüldü. Faydalı besinlere (meyveler, sebzeler, bakliyatlar, kabuklu yemişler ve tam tahıllılar) yüksek puanlar verilirken, zararlı olarak kategorize edilen gıdalara (çok yağlı kırmızı etler, kızarmış yiyecekler, tuzlu atıştırmalıklar, hamur işleri ve meşrubatlar) düşük puanlar verildi.
Genetik, sigara kullanımı, egzersiz alışkanlıkları gibi risk faktörleri de göz önünde bulundurulduğunda, uzun vadeli diyet skalasında %20’lik üst dilime giren katılımcılarda, otuz yıl sonra kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riskinin yaklaşık %52 daha düşük olduğu görüldü. Ayrıca çalışmanın 7 ila 20. yılları arasında beslenme tercihlerini değiştirmeye karar veren yetişkinlerin ileride kardiyovasküler hastalıklara yakalanma risklerinin, zararlı gıda türleri ile beslenmeyi sürdüren katılımcılara kıyasla %61 daha düşük olduğu ortaya kondu.
Diyabet uzmanı Erin Palinski-Wade, daha fazla bitki bazlı beslenmenin kaydiyovasküler sağlığı olumlu anlamda etkilemesi beni şaşırtmadı diyor. Çünkü bitki odaklı bir beslenme düzeni, yalnızca iltihaplanmayı tetikleyen doymuş yağlardan uzak durmanın sağlanması değil, aynı zamanda da antioksidan ve lif tüketiminin de artması anlamına geliyor.
Antioksidanlar açıdan zengin bir beslenme düzeni, kronik hastalıkların baş tetikleyicisi olan inflamasyonun hafiflemesine yardımcı oluyor. Ayrıca lif açısından zengin beslenmek, bağırsak sağlığı üzerinde de olumlu etkiler bırakıyor, ki bu durum gelecekte kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riskini düşürüyor.
Kolesterolün düşürülmesine yardımcı olurlar
AHA tarafından yürütülen ikinci bir çalışma kapsamında ise kalp hastalığı olmayan, 50 ila 79 yaşları arasında, menopoz sonrası dönemde bulunan 123.330 kadın katılımcıyla çalışıldı. Katılımcılar 15 yıllık bir süreç içinde beslenme ile ilgili anketler doldurdular ve bu anketler uzmanlar tarafından Portfolio Diyetine ne kadar bağlı kalındığına göre değerlendirildiler. Portfolio diyeti kolesterolü düşürdüğü bilinen gıdalardan, örneğin soya, fasulye, tofu gibi bitki proteinleri ve yulaf, arpa, bamya, patlıcan, elma, dut gibi çözünebilir liflerden oluşuyor.
Journal of the American Heart Association dergisinde yayınlanan sonuçlara göre, Portfolio Diyetine bağlı kalan kadınlarda kalp yetmezliği riski %17, koroner kalp hastalığı riski %14, herhangi bir kardiyovasküler hastalığa yakalanma riski ise %11 oranında düşüyor.
Çalışma kapsamında doza tepki aldığımızı gördük; yani bu demek oluyor ki küçük adımlarla başlayıp beslenme düzeninize her seferinde Portfolio Diyetinden birer öğe ekleyebilir, zaman geçtikçe ve daha fazla eklemeler yaptıkça kalp sağlığınızın iyileşmesine yardımcı olabilirsiniz diyor Toronto Üniversitesi’nden Andrea J. Glenn.
Beyniniz genç kalabilir
Geçen ay, Amerikan Nöroloji Akademisi, minimal düzeyde bitki bazlı, renkli besinlerin bile – çilek, böğürtlen, portakal vs. de dahil –bilişsel zayıflama riskini %20 oranında düşürebildiğini açıkladı.
Bu besinlerde bulunan belirli flavonoid türleri sayesinde (bitkilerde bulunan, güçlü antioksidan etkilere sahip bileşenler), bilişsel zayıflamanın, daha çok kiraz, yabanmersini gibi kırmızı, mor ve mavi besinlerden tüketenlerde %24, daha çok turuncu ve sarı meyve-sebzeler tüketenlerde ise %38 oranında düştüğü görüldü – bilişsel yaşın 3-4 yıl daha genç kalması anlamına geliyor bu.
Çalışmada en iyi sonuçları alan katılımcılar, günde en az yarım porsiyon olmak üzere, portakal suyu, portakal, biber, kereviz, greyfurt, greyfurt suyu, elma, armut gibi besinlerden tükettiler.
Bu beslenme düzenine başlamak için asla geç değil; çünkü çalışmada, bahsi geçen bu koruyucu ilişki, 20 yıldır flavonoidlerle beslenenlerde de, bu maddeyi beslenme düzenlerine yakın zamanda ekleyenlerde de görüldü.
Kan şekeri düzeyinizi ve dolayısıyla ruh halinizi de iyileştirirler
İngiltere’den araştırmacılar, bitki temelli bir diyete bağlı yaşamanın etkilerini inceleyen 11 klinik deneyden (her biri yaklaşık 23 hafta sürmüş) elde edilmiş verileri derlediler. MJ Open Diabetes Research & Care dergisinde yayınlanan bulgulara göre, bitki temelli, hatta vegan temelli beslenme rutinleri, tip 2 diyabet hastaları açısından hem fiziksel hem de psikolojik faydalar getiriyor.
Örneğin minimum düzeyde ya da hiç hayvansal ürün tüketmeyen katılımcılarda açlık kan şekeri seviyelerinin hızla düştüğü, depresyon semptomlarının ise kayda değer şekilde iyileştiği görüldü.
Palinski-Wade bu verilerin mantıklı olduğunu söylüyor. Kan glükoz seviyesi yükseldiğinde, bitki bazlı bir diyet bağırsak sağlığını iyileştirebilir. Sebep ise soğan, sarımsak, pırasa, kuşkonmaz, muz gibi bitki kökenli besinlerde, sindirim sistemimizde yaşayan dost canlısı bakterilerin besin kaynağı rolündeki prebiyotik liflerden bolca bulunması.
Bu bileşenlerin metabolizmasından salınan yararlı kısa zincir yağ asitleri inflamasyonu azaltır, insülin hassasiyetine iyi gelir ve dolayısıyla kan şekerini düzenler.
Ve kan şekeri dalgalanmalarının önüne geçmek, nihayetinde duygularınızı da kontrol altına almanızı sağlıyor. Kan şekerinin düzenlenmesi ve bağırsak sağlığı ruh hali üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğundan, kan glükozunu dengeleyen bir beslenme düzeni ruh halinde iyileşmeleri de beraberinde getirecektir.