Kaleiçi: Antalya’nın yaşayan tarihi
Turizm merkezi Antalya’nın köklü tarihini gözler önüne seren Kaleiçi, tarihi yapıları, Rum, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan evleri ve begonvil kokan dar sokaklarıyla yılın her dönemi bir açık hava müzesi gibi ziyaretçilerini ağırlıyor.
Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği Antalya, deniz, kum ve güneş üçlüsünün yanı sıra barındırdığı doğal ve tarihi güzellikleriyle de dikkati çekiyor.
Kent merkezinde yer alan, milattan önce 4’üncü yüzyıl sonunda başlayan tarihsel geçmişinde, milattan önce 2’nci yüzyıl ortalarında Bergama Kralı Attalos tarafından bir liman kentine dönüştürülen tarihi Kaleiçi bölgesi Antalya’nın kalbi olarak görülüyor.
1972 yılında “sit bölgesi” olarak koruma altına alınan Kaleiçi, dar ve kıvrımlı sokakları, surların arasındaki kent ve liman manzarası, içinde barındırdığı tarihi yapıları, Rum, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan rengarenk evleri ve begonvillerle süslü denize açılan sokaklarıyla ziyaretçileri zamanda yolculuğa çıkarıyor.
85 anıtsal yapı, 6 cami, 3 medrese, 4 türbe, 5 hamam, 56 burç, kale, sur, merdiven ve 456 sivil mimarlık örneğini yapının bulunduğu Kaleiçi, antika eşyaların, halı ve kilimlerin satıldığı küçük dükkanları, yat limanı ve yöresel ile uluslararası lezzetlerin tadıldığı eski restoranlarıyla da ziyaretçi alıyor.
Yat limanını saran Kaleiçi’nin kale kapısında turistleri kentin silüetini oluşturan simge eserlerden biri olan Yivli Minare karşılıyor.
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan ve kentin ilk Türk-İslam eseri olma özelliğini taşıyan yapı ihtişamıyla zamana meydan okuyor.
Kale kapısının bitişiğinde kentin önemli simgelerinden bir diğeri olan Saat Kulesi bulunuyor. Milattan sonra 9’uncu yüzyılda inşa edilen ve 2. Abdülhamid döneminde saat kulesine çevrilen eser, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin izlerini taşıyor.
Kaleiçi, Anadolu’da kurulan ilk 4 mevlevihaneden biri olduğu bilinen Antalya Mevlevihanesi’ne de ev sahipliği yapıyor.
Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan ve 768 yıllık tarihe sahip olan Mevlevihane, müze olarak ziyaret edilebiliyor.
Kaleiçi sokakları mevlevihanenin ardından ziyaretçileri, Antalya’yı fetheden Selçukluların camiye çevirmesi nedeniyle “fethin sembolü” olarak kabul edilen Şehzade Korkut Camisi’ne götürüyor.
1896’da çıkan yangında minaresinin üst kısmı yıkılan ve o günden bu yana “Kesik Minare” olarak anılan cami, 2019 yılındaki restorasyon çalışmalarında 123 yıl sonra ilk kez külahına kavuştu. Aslına sadık kalınarak yenilenen cami, akustik atmosferiyle turistlerden ilgi görüyor.
Kenti çevreleyen surlardaki anıtsal kapılarından biri olan Hadrianus Kapısı (üç kapılar) da görülmesi gereken yerlerden biri. İnşası milattan sonra 130 yılına dayanan ve Roma İmparatoru Hadrianus’un Antalya’yı ziyareti sırasında ona hitaben yapılan kapı, üzerindeki desen ve motiflerle dikkati çekiyor.
Kaleiçi bölgesinin denize açılan kıyısına yer alan Hıdırlık Kulesi de kentin en bilinen ve ilgi gören yapıları arasında yer alıyor.
İkinci yüzyılda Roma imparatoru Hadrianus’un yaptırdığı tahmin edilen kule, görkemli yapısı ve çevresinde sürdürülen kazı çalışmalarıyla göze çarpıyor.
Kaleiçi’nin yarım daire biçiminde doğal bir liman olma özelliği taşıyan Yat Limanı, en önemli gezi duraklarında biri. Liman, surlarla çevrili manzarası ve turizm hareketliliğiyle öne çıkıyor.
Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, AA muhabirine, Kaleiçi’nin kentin en özel ve kimlikli kısmı olduğunu söyledi.
Kaleiçi’ne yerleşimin milattan önce 4’üncü yüzyılda başladığını anlatan Çevik, Helenistik döneminde şehrin temellerinin atıldığını, Türklerin gelmesiyle sur duvarlarının tekrardan elden geçirildiğini ve önemli mimari eserler yapıldığını aktardı.
Kaleiçi’nin bilinen en erken zamandan bugüne dek gördüğü kültür dönemlerinden yoğun izler taşıdığını vurgulayan Çevik, şöyle konuştu:
“Bu izleri oldukça iyi korunan özel ve özgün bir kaledir. Kaleiçi tüm zamanların kalesidir. Camiler, medreseler, hanlar, konutlar, ticarethanelerden oluşan yerleşim, bir kale kentin, bir liman kentinin tüm özelliklerini yansıtır. 1972’den bu yana SİT Alanı statüsünde korunmaktadır. Bugün bir yerleşim alanından çok turizm odaklı gelişmiş ve turistlerin hizmetinde yaşayan çok renkli ve cazibeli bir özel alana dönüşmüştür. Kaleiçi ve çevresi kültürel ve doğal değerleriyle UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmeyi çoktan hak etmektedir.”
Antalya Tanıtım Vakfı (ATAV) Başkanı Yeliz Gül Ege ise bölgenin şehrin merkezinde ve ulaşımın kolay olması nedeniyle ilgi gördüğünü dile getirdi.
Kaleiçi’nin dünyanın dört bir yanından ziyaretçi ağırladığını vurgulayan Ege, şunları söyledi:
“Kaleiçi Antalya’nın kaşıkçı elmasıdır. 2 bin yılı aşkın bir tarihe sahip ve o günden bu güne tarihi dokusunu korumuş, üzerine de bilinçli yapılar ve renovasyonlarla günümüze kadar gelmiştir. Ziyaretçilerin yerel ve tarihi dokuyu aynı anda bulabildiği bu anlamda çok güzel fotoğraf veren bir kentten bahsediyoruz. Bu nedenle Kaleiçi dünyada eski yerleşim bölgesi olarak değerlendirilen sayılı yerlerden birisi. Kent merkezine baktığımızda turistlerin ilk gittikleri cazibe merkezidir Kaleiçi.”
Ege, bölgenin içine açılan birçok kapısı, yat limanı, müzeleri ve tarihi yapılarıyla başlı başına bir ören yeri olduğuna dikkati çekti.
Kaleiçi’nde gündüz ve gece saatlerinde turistlerin vakit geçirebildiğini aktaran Ege, “Ziyaretçilerin hiçbir güvenlik problemi yaşamadan gezebildiği, konaklayabildiği, Antalya’nın yerel lezzetlerini tadabildiği, narenciye kokusuyla dolu bir alandan bahsediyoruz. Bölgeyi korumak çok önemli. Elimizden geldiğince koruduğumuza inanıyoruz.” dedi.