Kurtlar sofrasından Cumhuriyete: Lozan
Gazetemizin yazarı, şair Ataol Behramoğlu’nun kaleme aldığı “Lozan” oyunu, 1993 yılında Metin Belgin’in yönetmenliğinde, Timur Selçuk’un beste ve şarkılarıyla Antalya Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiş ve turneye çıkmıştı. Oyun, 30 yıl sonra, Cumhuriyetin 100. yılında, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Sahne Tozu Tiyatrosu işbirliğiyle, Haluk Işık’ın yönetmenliğinde yeniden tiyatroseverlerle buluşturuldu. 10 Ekim’de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde sahnelenen oyuna, gazetemizin yazarları Ataol Behramoğlu ve Mehmet Ali Güller ile birlikte Timur Selçuk’un eşi Handan Selçuk da katıldı.
Oyunun yönetmen yardımcılığını Gizem Yerik, yönetmen asistanlığını Banu Kezel, dekor-kostüm tasarımını Cemile Alcalık, ışık tasarımını Abdullah Uyan, görsel tasarımını İmran Aydın Tali, hareket-dans tasarımını İzmir Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Koordinatörü Elif Moroğlu, müzik direktörlüğünü Nesrin Bacak, müzikal altyapılarını Türker Barmanbek, sahne amirliğini Aslı Cindaruk üstlenirken, oyunda Kader Aytekin, İlke Can, Aslı Cindaruk, Ozan Servet Çetinkaya, Utku Erişik, Deniz Can Iğdır, Banu Kezel, Ayşe Kör, Emrah Kurtoğlu, Burak Özbaykuş, Mahir Taşpulat, Cavit Şahin Tatlıcıoğlu, İbrahim Mert Varcin rol alıyor.
Oyun başlamadan, barkovizyondan izletilen Milli Mücadele döneminden ve Lozan görüşmelerinden görüntüler gösteriliyor. Bu, izleyenlere, dönemin koşullarını hatırlatmakla birlikte salonda duygusal bir hava oluşmasını da sağlıyor. Oyun, video gösteriminden sonra, Utku Erişik’in canlandırdığı İsmet İnönü ve eşi Mevhibe İnönü’nün, İsmet İnönü’nün Lozan’a gitmeden önceki diyaloglarıyla başlıyor. Işık sönüyor ve ardından, sahnede masa başında oturan iki kişi beliriyor. Bir dramaturg (Kader Aytekin) ve bir yönetmen (Banu Kezel) “Lozan” oyununu tasarlıyor. Kitabı okumayan ya da oyunu daha önce izlemeyenler için bu elbette sürprize dönüşüyor. Kitaba genel olarak sadık kalınsa da bazı sahnelerin farklılaştığı, bazı karakterlerin değiştiği görülüyor. Örneğin kitapta “yazar”, “tarihçi” ve “yönetmen” varken oyunda dramaturg ve yönetmen karşımıza çıkıyor. İkinci bölümün ilk sahnesinde ise en önemli değişiklik göze çarpıyor: Oyunda Lozan’ın “Boğazlar Oturumu”nun sahnelendiği bölüm, sade bir dekorda, normal diyaloglarla ilerliyor. Kitapta ise bir ring ve ringin ortasında, ellerinde boks eldivenleriyle İsmet Paşa, Çiçerin, Lord Curzon, Barrere, Marki Barroni, Washburn Child ve Baron Hayashi birbirlerine atak yaparak bir hayli sıkı pazarlık yapıyor.
‘PETROLÜN TÜRKÜSÜ’
Kitaba sadık kalınan ve oyunun en can alıcı, etkileyici sahnesi, I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı topraklarının paylaşılması ve Osmanlı ile yapılacak olan Sevr Antlaşması’nın şartlarını hazırlamak için İtalya’nın Sanremo şehrinde toplanan San Remo Konferansı’nın temsiliydi. Fransa Başbakanı Clemanceau, İngiltere Başbakanı Llyod George ve Amerika Cumhurbaşkanı Woodrow Wilson, oryantal müzik eşliğinde şuh bir dansöz, kıvırtarak, çalkalayarak ve “Petrolün Türküsü”nü söyleyerek sahneye giriyor: “Doğanın damarlarında akan kanım ben/Buzu çözen, suyu kaynatan/Makine benim sütümle çalışır/Memelerimden sağılan”. Dansöz, Clemanceau, George ve Wilson paylaşım tartışmasında bir oraya, bir buraya savruluyor…
Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi…
ÇARPITMALARA YANIT
Behramoğlu’nun “kurtlar sofrası” olarak betimlediği Lozan Konferansı ve kazanımı Lozan Antlaşması, son yıllarda, tarihi çarpıtmak isteyen bazı gerici saldırıların hedefindeydi, hâlâ öyle. Lozan’ı anlatmak Milli Mücadele’yi anlatmaktır, dolayısıyla iki saatlik bir oyuna neler sığabilir? Ancak oyun, Lozan’ın önemini net ve yalın bir şekilde izleyiciye aktarıyor. Oyunun sonunda, Mustafa Kemal Atatürk’ün gazetecilere vereceği demeçle ve oyunun belli bölümlerine iliştirilen cümlelerle bu tarihi çarpıtmalara da yanıt veriliyor.