Kılıçdaroğlu o soruyu yanıtladı: ‘Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?’
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteci Dündar’ın “Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?” sorusuna “Son toplantıda cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulmadı. Herhangi bir tartışma da olmadı. Bu konuda liderler acele de etmiyorlar. Önce üzerinde görüş birliğinin sağlandığı bir metin olması lazım, yani bir hükümet programı olması lazım” cevabını verdi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, tv100’de Uğur Dündar’a konuk oldu. Gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, Türkiye’de gerçeklerin halktan gizlendiğini, Altılı Masa’nın Türkiye’yi yönetebilmek için bu saklanan gerçekleri öğrenmeye ihtiyacı olduğunu, bu gerçekleri öğrenmek için de bürokraside saygınlığı olan kişilerden oluşacak bir “Hasar Tespit Komisyonu” kurulacağını söyledi.
Dündar’ın sorularına Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıtlar şu şekilde:
Son liderler zirvesinin ardından Altılı Masa’yla ilgili olarak yapılan açıklamada, gelecek toplantının 26 Ocak’ta olacağı, 30 Ocak’ta da yol haritasının ve hükümet programının açıklanacağı ifade edilmişti. Bu süreç içerisinde cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda liderler arasında istişareler yapılacağı belirtilmişti. Bu süreçte sizin adaylığınız gündeme geldi mi, siz cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?
Uğur Bey, siz medya dünyasının önemli bir aktörüsünüz. Doğal olarak açık ve net sorular soruyorsunuz. Bütün samimiyetimle ifade edeyim. Altı liderin olduğu masada, cumhurbaşkanı adayının nitelikleri konusunda daha önce bir görüş birliğine vardık. Bunu bir bildiriyle kamuoyuna duyurduk. Ama son toplantıda cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulmadı. Herhangi bir tartışma da olmadı. Bu konuda liderler acele de etmiyorlar. Önce üzerinde görüş birliğinin sağlandığı bir metin olması lazım, yani bir hükümet programı olması lazım. Bu yol haritası üzerinde yaklaşık 3-4 aydır her parti ayrı ayrı kendi içinde ayrıca birer genel başkan yardımcısı ve başkanlığında da onlar da altı kişi toplanıyorlar, son şeklini veriyorlar. Üzerinde uzlaşma olmayan metinler genel başkanlara sunuluyor. O konuda da görüş birliği en son toplantıda sağlandı. Büyük bir olasılıkla yol haritası ve hükümet programı çıkıp, neyi nasıl yapacağımız hangi amaçları güttüğümüz, hangi zaman diliminde neye odaklanacağımız konusunda yol haritası çıkarsa sıra cumhurbaşkanlığı adayının belirlenmesine gelecek.
30 Ocak’ta yapılacak olan yol haritası açıklamasında neler yer alacak?
*Siz de takdir edeceksiniz bunu benim açıklamam doğru olmaz. Ana hatlarıyla ifade edeyim. Biz iktidar olduğumuz biz şimdi Türkiye’yi içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan nasıl çıkaracağız? Yargı konusunda, sağlık konusunda, dış politika konusunda, teknoloji konusunda, bilim, üniversite konusunda önceliklerimiz neler olacak? Bu konuda yapılacak bir çalışma.
*Görüş birliğini sağladıktan sonra liderler artık söylem birliğini de sağlamış olacaklar bu yol haritası ortaya çıktıktan sonra. Böylece eğitim konusunda neler hedeflediğimiz benim tarafımdan da Sayın Akşener tarafından da diğer liderler Sayın Babacan, Sayın Gültekin, Sayın Temel Bey onlar da benzer şekilde dillendirecekler. Eğitim konusunda, yardım konusunda şunları yapacağız diye. Böylece bir söylem birliği sağlanmış olacak.
Türkiye’nin sorunları giderek artıyor. Siz yargıdan bahsettiniz. Örneğin yargının siyasallaşması çok ciddi bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Çünkü yargı karalarına duyulan güvenin sarsıldığı bir toplumda kamu düzenini başka hiçbir güçle sağlamak mümkün olamaz. Ancak bu düzenlemeler zaman alacak çalışmalar. Bunlarla ilgili olarak şimdiden bir hazırlığınız var mı? Yani iktidar olunduğunda ilk 100 günde, iktidar olunduğunda ilk 3 ayda, iktidar olunduğunda ilk 6 ayda yapılacak acil işler şeklinde bir program içinde mi çalışıyorsunuz?
*Onun için çalışmalar yapılıyor tabii. İlk 100 günde ne yapacağız, ilk 6 ayda ne yapacağız veya 400 günde ne yapacağız önceliklerimiz neler olacak bunlar belirlenecek. Daha önce 6 lider olarak iktidara geldiğimizde önce Türkiye’nin rakamlarını bilmemiz lazım. Yani gerçeklerle altılı liderlerin karşılaşması lazım. Çünkü bugün gerçekler büyük ölçüde kamuoyundan gizleniyor. Onun için durum ve hasar tespit komisyonu kurulmasına karar verdik. Süratli bir şekilde. Bunlar bürokraside saygınlığı olan insanlar olacak. Hazineden olacak, Merkez Bankasından, Eski Planlamadan, değerli bürokratlar var şu anda kamuda çalışıyorlar. Bunlardan bir grup oluşturulacak. 20-25 kişilik, 10-15 kişilik bir grup. Bunu o zaman içinde karar vereceğiz.
*Türkiye’nin yükümlülükleri nelerdir bilmiyoruz, sorumlulukları nelerdir bilmiyoruz. Kayıt dışı paralar nedir rakamlar bilmiyoruz. Merkez Bankası’nın mali dengeleri konusunda yeterli bilgimiz yok. Türkiye Varlık Fonu’na karlı şirketler kondu, hepsi orada. Bunların hepsi zarar ediyor. Ne gerekçeyle zarar ediyor. Merkez Bankası görevini hangi koşullarda yerine getirmedi ve bunun yarattığı sonuçlar ne oldu. Bunların hepsi hasar tespit komisyonu tarafından öncelikle tespit edilecek ve liderlerin önüne konulacak. Yani ülkenin yükümlülükleri şu. Örneğin Kamu özel iş birliği nedir yükümlülüğümüz. Rakamlar var söylenmiyor. Bütçenin arasına gizleniyor. Bazı rakamlar hiç dillendirilmiyor. Biz bilmiyorsak zaten bürokrasi de hiçbir şekilde bilmiyor. Belli dar bir grup biliyor ve bu kamuoyundan gizleniyor. Bu rakamlar ortaya çıkacak, veriler ortaya çıkacak. Doğal olarak şeffaf bir yönetim anlayışıyla bunu kamuoyuyla paylaşacağız.
*Var olan sorunu nasıl çözeceğimizi ve önceliklerimizin neler olacağını da kamuoyuyla paylaşacağız. Devletin şeffaf olması lazım. Sonuçta iktidar sahipleri halktan topladıkları vergileri kullanıyorlar. Vatandaştan vergi topluyorsunuz, vatandaşın çıkarını korumak için, refah düzeyini yükseltmek için. Ama siz bu paraları alıp da birilerine ifade edeyim beşli çetelere bu paraları veriyorsanız buna bir yerde dur dememiz lazım. Bu milleti artık soydunuz, artık bu millet pazara çıkamaz hale geldi. Dolayısıyla varsa böyle olumsuz bir tabloları halkın önüne koyacağız hukuk içinde bir intikam duygusuyla, öç alma duygusuyla değil. Hukuk içinde devletin vatandaşın çıkarlarını koruyan politikalar oluşturacağız. Ama dediğim gibi, politikada bize yön verecek olan ana eksen şu anda durum ve hasar tespit komisyonunun bize vereceği rapor.
O zaman öncelikle yargının bağımsızlaştırılması önem taşıyor. Çünkü diğer alanlardaki yanlışların üzerine gidebilmek için ve bunların sorumlularından bağımsız yargı önünde hesap sorabilmek için öncelikle ele alınması gereken kurumun yargı olması gerekiyor. Bu konuda herhalde çok ciddi bir hazırlık içinde olmalısınız.
*Siz zaten Türkiye’nin sorunlarını saygın bir gazeteci olarak yakından izliyorsunuz. Gerçekten yargı itibarlı saygın bir devletin olmazsa olmaz kurumlarından biridir. Ve bizim anayasanın öngördüğü güçler ayrılığı ilkesi maalesef son düzenlemeyle kaldırıldı. Güçler birliği oluştu. Ve bir devlet bir kişiye teslim edildi. Zaman zaman ben bunu açıklarım. Örneğin Marmaris’te yangın çıkıyor. Yangın bölgesine giden bakan, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla yangınları söndürmeye başladık diyor. Yani talimat gelmese yangın dahi söndüremeyecekler. Böyle bir dumura uğramış yapı var. Bu yapıyı tekrar yeniden güçler ilkesi haline getirmemiz lazım. Yargının bağımsız ve tarafsız olması lazım. Hakiminde hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar vermesi lazım. A kişi, B kişi demeden gerçekten vicdani kanaati olmalı, hukukun üstünlüğüne inanmalı ve bu çerçevede karar vermeli. Halk adına karar veriyor zaten.
*Dolayısıyla yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı bizim açımızdan da ve sıradan bir yurttaş açısından da önemli. Çünkü yurttaş adalet istiyor. Haksızlığa uğrayan bir kişi adaleti nerede arayacak. Eline silah alıp sokağa çıkacak bir durum olmaz. O zaman bağımsız mahkemeye başvuracak. Ve yargı çalışacak ve hakkı teslim edilecek. Dün Denizli’de kadınlarla toplantı yaparken dedim ki; hak talebinde bulunma sizin hakkınız. Hak talebinde bulunacaksınız ki adalette kendisini gösterebilsin. Dolayısıyla hak hukuk adalet diye bir sloganımız vardır. Hakkı hukuku ve adaleti bir arada tuttuğumuz zaman ülkeye barışı ve huzuru da getirmiş oluruz. Yargının bağımsızlığı konusunda yapacağımız ilk işlerden birisi yargıyı siyasi ilkelerden süratle arındırmak. Yani telefonla olmaz birilerinin dayatmasıyla olmaz veya para gücüne dayanarak birileri istediği kararları mahkemeden çıkarsınlar, bunlar olmaz. Bunun yolu yargıdan geçiyor.
*Yargıda bozulmalar olmakla beraber hala yargıda hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine inanan son derece saygın yargıçlar var. Bunlar bir yerde duruyorlar. Önlerine gelen davalara hukukun üstünlüğü çerçevesinde karar veriyorlar. Bu insanları yargının kilit noktalarına taşımak gerekiyor. Yargının kilit noktalarına geldiği takdirde hiçbir yargıç adaletsizliğe pencere açan bir yargıcı yanında tutmaz. Onu siyasetçinin değil yargıcın çıkarması gerekiyor. Büyük bir ihtimal HSK eliyle olur. Başka nasıl olacak. Teftiş kurulu onlara bağlı. Siyasetçi oraya müdahale ederse sistem bozulmuş olur. Yargının özgüvenini bozmuş oluruz. Bu algının yerleşmesi bile toplumda güvensizlik oluşturur. Oraya saygın insanlar gelir, bu insanlar görevlerini yaparlar. Bir yargıç yanlış kararlar verebilir, ama bunun gereğini siyaset kurumu değil yargının kendisidir.
Geçmişte siyasal iktidarın bir anlamda emrini yerine getiren siyasal iktidarın isteği doğrultuda kararlar çıkaran hâkim ve savcılarla ilgili uygulamanız nasıl olacak?
Uygulamayı hakimler savcılar kurulu yapacak. Yani gerçekten bir yanlışlık varsa belli yanlışlar belli siyasi otoritelerin talimatıyla yerine gelmişse, uyuşturucu baronlarını hapishaneden çıkarmışsa, yargı bu kirliliği kendi içinden çıkaracaktır.