Bodrum’a ihanet hakkında!
Bodrum’a ihanet hakkında! T24 / Serdar Gündoğ Evlerinin yanı başında; zaten tarım arazisi olan, zaten ekolojik yapısı korunacak olan, asla dokunulmaması gerektiği imar plan notlarında yazılı olan ve yasayla güvence altında olan bu alan üzerinde yapılan bu katliama karşı ne yapılmalı? “Buralarda Fahri abinin damından başka bir şey yoktu?” Akşamın bir vakti, Füruzan’a mesaj attım. […]
Evlerinin yanı başında; zaten tarım arazisi olan, zaten ekolojik yapısı korunacak olan, asla dokunulmaması gerektiği imar plan notlarında yazılı olan ve yasayla güvence altında olan bu alan üzerinde yapılan bu katliama karşı ne yapılmalı?
“Buralarda Fahri abinin damından başka bir şey yoktu?”
Akşamın bir vakti, Füruzan’a mesaj attım. Bak yazıyorum, dedim. Biraz ürker sanmıştım!
Onu çok üzen bir konuydu yazacaklarım ve benim mutlaka yazmam gerektiğini düşünüyordu, haklıydı ve benim için de geç kalınmış bir yazı olacaktı ne yazık ki.
İçini çekerek yanıtladığını anladığım ilk sözleri yazımın da ilk cümlesi oldu ve sonra devam etti: “Yaz, ne yazarsan yaz, arkandayım, yanındayım. Doğa için her şeye varım…”
Doğa için her şeye varım!
Slogan gibi…
Belki Bodrum’un doğası için verdiği savaşın sloganı bile olur.
Aile dostumuz, Gürece’nin güzel insanlarından Füruzan Konca’nın sözleri üzerine Kayahan’ın o güzel şarkısı gelince aklıma hemen onu da dinlemeye koyuldum bir yandan.
Seninle her şeye varım ben
Sen benim uğurlu yolumsun…
Kimler uğurlu yolu saymadı ki Bodrum’u. Kimlerin yoluna ışık olmadı ki Bodrum.
Mesela Halikarnas Balıkçısı, aklında bin bir kaygıyla İstiklal Mahkemesine çıktığında kendisini yıldızlara götürecek bu uğurlu yolun Bodrum olduğunu nereden bilecekti ki…
Ve ardından Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Azra Erhat ve sonra kimler kimler aynı uğurlu mavi yolun yolcuları oldular.
Ya Sadun Abi… Sadun Boro, dünyanın her rengini aşıp Bodrum’un mavisine Kısmet’in demirini atıp da bu eşsiz Akdeniz rüyasının müdavimi olmadı mı?
* * *
Korkusuz bir kadın Füruzan, belki “cesur bir kadın” demeliyim.
Korkularımız bizi cesur yapardı çünkü. O yüzden korkusuz olmak diye bir tanım çok uygun gibi gelmedi şimdi.
Her gün tecrübe ediyorum nasıl korku içinde olduğumuzu, adaletsizlikten fazlaca ve de yaşamın her noktasında edepsizlerin üstünlüğünden.
Toplumsal yaşamın her yerinde korkunun verdiği esarete mahkum oluşumuz ve onun egemenliği altında kıvranıyor olmak ne kötü.
İnsanın insana zulmünden korkuyoruz.
Peki ya hayatın her anında bu kadar da olmaz dedirten kuralsızlığın, yasa tanımazlığın ve en çok; insanların, nasibine düşen kötüyü nasıl da umarsızca ve kolayca örnek alabildiğini görmek az korkutucu mu?
Ahlaki yıkıntıları arasında insan aymazlığının, yobazlığının vardığı boyut; tüketim açlığı ve saldırganlığı, kendi türü için bile onun vahşi bir istilacı olduğunun en büyük işareti değil mi?
Antroposen Çağı için geri sayım
Geçen haftaki Oksijen gazetesinde Umut Alphan imzalı bir yazı Antroposen Çağı’na gireceğimizi söylüyor. Diğer adı İnsan Çağı olan bu tanım, belki de mavi gezegenin sonunu getirecek; insanın dünya üzerindeki yıkıcı etkisini anlatmak için kullanılmış.
Bu can yakıcı-yıkıcı etkiyi evimin hemen yanı başında, tam anlamıyla bir vahşet girişimi, tüm çıplaklığı ile bir doğa katliamından farksız yaşıyor olmanın bende yarattığı duyguyu anlatamam.
İnanın çıldırabilirim artık!
Yukarıdaki fotoğrafı göndermiştim Füruzan’a, burası mıydı Fahri abinin damı merak etmiştim. Değilmiş, biraz daha ilerideymiş, burası ise Huriye yengeninmiş, vefat etmiş yeni.
Bu masalsı taş ev ve içinde olduğu mucize; mevsiminde nergislerden, papatyalardan dokunmuş bir halıyı andıran bahçesi oğlu Hasan’a kalmış.
Tanımıyordum onları ama Burcu ile o evin bahçesinde bir tablonun içindeymişiz gibi dolaştığımız günler daha çok yeni.
Yahu nice doğa katliamından “asla son olmayacak sonuncu ihanet” tam yanı başında ya!
Rahmetli Huriye yengenin, Fahri abinin, mahallemizin çiçek taçlı kadını Füruzan’ın yanı başında; Bodrum’a son ihanet!
* * *
Bizi ne bekliyor sizce? Yani Bodrum’u neyin, nelerin beklediğini kim söyleyebilir?
Yurdun dört bir yanı adalet ve çevre nöbetine durmuş, istilacı insan türünün aç gözlülüğüne, doymak bilmezliğine, vahşiliğine karşı nöbette insanlık!
Ne yapmalı mesela Gürece‘nin güzel insanları?
Evlerinin yanı başında; zaten tarım arazisi olan, zaten ekolojik yapısı korunacak olan, asla dokunulmaması gerektiği imar plan notlarında yazılı olan ve yasayla güvence altında olan bu alan üzerinde yapılan bu katliama karşı ne yapılmalı?
Bodrumhaber.com defalarca yazmış, sosyal medyadan paylaşımlar yapılmış, şikâyetlerde bulunulmuşken Bodrum Gürece’de bu doğa katliamı nasıl devam edebilir, ama nasıl?
Tarım arazisi mülkiyet sınırı boyunca kazılmış, istinat duvarları ile teraslanarak satışa çıkmış hatta satışı yapılmış, üzerine her biri 255 metrekare bahçe içine konacak yeni talan modeli; “Tiny House”lar bizleri bekliyormuş.
Küfürü uygar bir seçenek olarak cebinde tutan birisiyim ve en terbiyeli halimle söylüyorum, bu yapılan Bodrum’a ihanettir.
Yapanın da yaptıranın da göz yumanın da bu ihanetin içinde olmadığını düşünebilir miyiz?
İhanetin belgesini görmek isterseniz; Cennet Koyu, Anthaven Aspat Koyu, Akyarlar Fener Burnu filan yanında Gürece’den geçerken hemen yoldan içeri girdiğinizde Kahinler Tepesi Telmissos Antik Kentinin dibindeki bu ihanet sizi karşılayacak.
Yok, belediyeye o kadar uzak değil ama belediye başkanına uzak, zira kendisi uzun zamandır Ankara’da.
Bodrum’un başına bu kadar şey gelmişken ve gelmeye devam ediyorken tekrar atanmayı beklemek…
İşte bütün mesele bu!
Eyvallah.